31 Ekim 2010 Pazar

Redbull'un Marka oyunlarına bayılıyorum..


Redbull enerji içeçeği piyasasında dünyanın en onemlı markalarının onunde geliyor şüphesiz. Bu başarının çok açık bir iksiri var ortada. Redbull'un dünyanın çeşitli bölgelerinde extreme oyunlar organize etmesi ve bunu izleyicilere sunmada gayet başarılı olduğu aşikar. Televızyonlarda yayınlanan motorla akrobasi yarısmaları, falezlerden atlama yarısmaları, ılgınc aracları denıze atma yarısmaları, ucakla akrobasi yarısmaları herkesin bildiği olaylar. Az önce bu oyunlardan bır yenısıne daha rastladım ve bu kesınlıkle en güzelleri merak etmeyin link paylaşacağım. Redbull energy içeceğinin faydasına yönelik sporlarda yarışmalar düzenlediğini bir kez daha ispatlamış bence.

Videoyu izlemek için tıklayın

Fatih sultan mehmet, 75 milyon $'a beyaz perdede (ferman)


Son dönemde yapılan en yüksek bütçeli filmlerden biri olmaya aday olan Fatih Sultan Mehmet'in hayatını anlatacak filmin adı Firman (Ferman) olacak. Fatih Sultan Mehmet'in Hollywood tarzı çekilecek film için 50 milyon dolarlık bir bütçe hazırladıklarını söyleyen Alnoor'un Yönetim Kurulu Başkanı Ahmed Al-Hashemi, 1453'te Doğu ile Batı'yı bir araya getiren Osmanlı Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet'in hayatını daha geniş kitlelere yaymak istediklerini belirtti. Al-Hashemi, "Bu film İngilizce olacak ve tüm dünyada gösterime sunulacak. Ardından 30 bölümlük bir dizi film serisi çekeceğiz. Bunun için de 25 milyon dolarlık bir bütçe ayırdık" dedi.

Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te İstanbul'u fethetmesi ile başlayan hoşgörü sürecinin Avrupa'da hâlâ etkisini sürdürdüğünü kaydeden Al-Hashemi, Fatih'in Fermanı'nın Avrupa'nın en eski özgürlük ve bağımsızlık belgelerinden biri olduğunu belirterek, "Farklı dil, din ve ırka hoşgörü sunuyor. Bunun tüm dünya tarafından bilinmesi gerekir" diye konuştu. Al-Hashemi film için Calinos Holding adlı Türk şirket ile el sıkıştıklarını, filmi birlikte beyazperdeye sunacaklarını aktardı.

Dizi Arapça ve Türkçe olacak

50 milyon dolarlık bir bütçe ile çevrilecek film tamamen İngilizce olarak beyazperdede yer bulacak. Filmin süresi 150 dakika yani 2.5 saat olarak belirlendi. Arapça ve Türkçe olarak yayınlanacak 30 bölümlük dizi ise bölüm başına bir saat olarak çekilecek. Film çekimleri için oyuncu kadrosu ve mekân net olarak belirtilmedi. Ancak filmin büyük kısmının İstanbul'da çekilebileceği vurgulanıyor. Al-Hashemi, filmin Arapça konuşulan 300 milyon nüfuslu Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerin ile Türkçe konuşulan Orta Asya'da yoğun ilgi göreceğini kaydetti.

Filmin maliyeti AROG'un 4.5 katı

Türk sinema sektörü son dönemde kalitesi ve konusuyla değil bütçeleriyle de gündemde yer bulmaya başladı. Son yılların en pahalı filmi rekorunu 2006'da gösterime giren 'Kurtlar Vadisi Irak' 14 milyon dolar ile elinde tutuyor. 'Kurtlar Vadisi Filistin'in bütçesi 11-12 milyon dolar, Mahsun Kırmızıgül'ün "New York'ta 5 Minare" 14 milyon dolar, Cem Yılmaz'ın 'AROG'u ise 11 milyon dolar

Marka tutunduracak mışız..


Marka tutunduracakmışız,
Yapabilir miyiz.?
Yaparız yaparız dersiniz eminim, bi marka versek elinize al bunu benim istediğim kitleye bu markayı duyduklarında bu hisse kapılmalarını sağla.
O zamanda yaparız yaparız diyebilir misiniz?
Şimdi siz reklamcıyım, markacıyım mı diyorsunuz, yanılıyorsunuz..
Marka oluşturmak apayrı bi sanat evet, ama tutundurmak markayı büyütmek beslemek süt vermek yürütmek kosturmak gibidir.
Bir anneyi düşünün markayı doğuran, sonra damadın annesi, gelinin annesi, damadın kardeşi kızın halası evin küçük kızı herkes bebeğe bişeyler yapar;
agu agu, hadi oğlum babaya pis de, hadi kızım iki kıvırt oyna bakalım falan filan. Görüyormusunuz markanızın cevresinde ne kadar etken var her an hedeflerinizden sizi şaştırabilecek.
Marka konumlandırmak neden marka olusturmakdan onemli, anlatabiliyorum demi. Markayı dogurana kadar fikir sadece sizindi artık o kamuya mal oldu, sizin reklamlarınız insanların agzında artık, markayı artık onlar yonlendırıyor. Siz bi mesaj veriyorsunuz hadi diyelim dogru mesajı verdiniz tamam bozulmadan gitti bu ıstedıgınız yerlere, hadi düşünün okadar dogru mesajın arasında bi tanecik yanlış bi mesaj yolladınız hedef kitlenize, Ozaman işte sakız olursunuz takipçilerinizin ağzında.Unutmamak gerekir kötü mesaj her zaman daha hızlıdır.
Marka olusturdum, marka tasarladım, guzel bı logo yaptım bu sektore cok uygun, bu isim kımsenın aklına gelmemiştir emınım marka yapmalıyız bunu, gibi birçok şey diyebilirsiniz farklı olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ama unutmayın herkes çocuk yapar, ama herkes bir pehlivan, herkes bir atatürk, herkes bi yiğit, herkes bir kahraman yetiştiremez.
Marka yapabilirim diyecekseniz önce bu markayı ne yapabilirim diyeceksiniz.

Bekir Uğur KÖSE

"Değerleri Korumak İçin Markalaşmak Gerek"




Ayşegül Kuaförün sahibi Ayşegül ÇULCUGİL de marka tescili yaptırarak isim haklarını koruma altına alan binlerce firma sahibinden yalnızca birisi. Kendisiyle Denizli Marka olarak hem sektörün durumu hem de marka olmanın avantajları üzeine bir röportaj yaptık.


Marka Haber : Ayşegül Hanım ne kadar süredir Kuaförlük yapıyor? Ayşegül Kuaför Ne zaman faaliyete başladı? Hangi Hizmetleri Sunuyor?

Ayşegül Çulcugil : Yaklaşık 26 altı yıldır kuaförlük yapıyorum. Benim annemde kuafördü. Severek ve isteyerek seçtiğim bir iş olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. Ayşegül kuaförü ise 1992 yılında açtım. Burada Bayanlara saç konusunda her türlü hizmeti sunuyoruz.Saç kesimi,boya,balyaj.Bunun dışında manikür pedikür ve ağda gibi hizmetlerimizde var.


Marka Haber : Sektör hakkında bilgi verir misiniz? (İstanbul’daki durumu, STK’ları, çalışanlar)
Ayşegül Çulcugil : Sektörde özelikle kaliteli elemanların yetişmesi beni mutlu ediyor.Ancak bunun dezavantajları da var tabii ki.Mesleği her öğrenen kendi salonunu açıyor bu da çok fazla salon olmasına yol açıyor.Hatta birkaç koaför salonu yan yana açılabiliyor. Bunu denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayşegül Kuaför şu an şirket olarak faaliyet gösteriyor.Ancak bundan önce esnaf olarak Umum Kadın Kuaförleri ve Manikürcüler odasına bağlıydık.Odanın bu tür konularda gerekli önlem ve tedbirleri alması gerektiğini düşünüyorum.Kuaför ve Güzellik salonlarının birbirinden ayrılacağı söyleniyor.Bununda çok isabetli bir karar olduğunu düşünüyorum.

Marka Haber : Ayşegül Kuaförün müşterilerine sunduğu farklılık ve avantajlar nelerdir?

Ayşegül Çulcugil : En başta yakınlık ve ilgi diyebilirim. Biz müşterilerimizle mümkün olduğunca çok ilgilenmeyi ve yakınlık kurmayı isteriz. Daha samimi ve içten bir profesyonellik anlayışımız vardır. Bununda insanları cezp ettiğini ve etmeye de devam edeceğini düşünüyorum.

Marka Haber : Şirket haline dönüşmenizin ve marka tescili yaptırmanızın nedeni nedir? Markalaşmadan beklentileriniz nelerdir?

Ayşegül Çulcugil : Marka tescilini şirket olmadan önce yaptırmıştım. Öncelikli isteğim severek yaptığım işimin hakkını vermek. Marka Tesciliyle ismimi ve yeniliklerimi korumayı amaçladım. Açıkçası markalaşmanın sektördeki değerleri de koruyacağı inancındayım. Çok fazla rekabet olduğu için bazen etik dışı olaylara da şahit olabiliyoruz. Tescil bu konuda koruyucu olacaktır inancındayım. Büyümek için öncelikle kurumsallaşmak gerektiği düşüncesindeyim..Bunun ilk adımı da markalaşmak ve şirketleşmektir. Bir şirket haline geldiğinizde ve bir markaya sahip olduğunuzda insanların size bakışı değişiyor. En büyük farkı da güven meselesi: İnsanlar mütevazı bir kuaför salonu yerine bir marka ile çalışmayı daha güvenli buluyorlar. Şirketleşmek ve tescilli bir markaya sahip olmak bakış açısında önelmiş bir değişikliğe sahip oluyor. Tabi sadece ticari oalrak değil çalışanlarıma yönelik de bazı düşüncelerim vardı. Ben onların bu kurumun şemsiyesi altında korunmalarını ve kendilerini geliştirmelerini istedim. Böyle bir yönü de var. Çünkü biz burada bir aile gibiyiz.


Marka Haber : Özellikle kuaför sektöründe işyerlerinin daha çok mütevazı mekânlar olduğunu görüyoruz. Marka olmuş ve elit bir kesime hitap edenlerin sayısı az ancak bir artış gösteriyor. Siz de bu trendi izleyenlerden misiniz? İleriye dönük düşünceleriniz, hedefleriniz nelerdir?

Ayşegül Çulcugil : Büyümeyi düşündüğüm doğru. Ancak buradaki sıcak ortam asla değişmeyecek. Burada müşterilere gösterilen yakınlık ve ilgi de bir değişme olmayacak. Profesyonelliğin daha duygusuz ve katı kurallardan oluştuğuna inanan bi kesim var. Bana göre profesyonellik müşteriye gösterilen ilgi ve yakınlıktır. Onlarla mümkün olduğunca yakın olmaktır.Bu nedenle profesyonelliğimizin de atarak devam edeceğini söyleyebilirim.İleriye dönük en önemli hedefim eğitim. Mesleki eğitim konusunda bir şeyler yapmak istiyorum. Bu sektörde çalışacak eğitimli kişilerin eğitimi konusunda çalışmalar yapmak isterim. Mesela özel bir kuaförlük okulu bile olabilir. Bunun dışında hedef olarak mümkün olursa bayilikler açmayı gösterebilirim. Farklı yerlerde pek çok sube açmak büyümek açısından da yararlı olurdu.


Marka Haber : : Adres Patent’i nereden duydunuz, Niçin Adres Patent’i tercih ettiniz? Aldığınız hizmetten memnun musunuz? İleriye dönük yeni marka veya tasarım gibi çalışmalarınız olacak mı?

Ayşegül Çulcugil : Adres Patent’i çeşitli vesilelerle duymuştum. Daha önce bilgim vardı.Bir adres değişikliği hususunda çalışmamızs olacak bu aralar.Ancak ileriye dönük yeni marka ve tasarım çalışmalarımız olcak.Zaten marka tescili yaptırırken hem ismimi hem de sektöre kazandıracağım yenilikleri korumayı amçlamıştım.Bu bu şekilde devam edecek.

Marka Haber : Marka tescilinde bulunmamış meslektaşlarınıza önerileriniz nelerdir?

Ayşegül Çulcugil : Daha önce bahsettiğim gibi sektöre ait değerleri korumak adına herkesin marka ve tasarım tescillerinde bulunması gerektiğini düşünüyorum. Ancak gördüğüm kadarıyla insanlar bu konuda hâla tam manasıyla bilgi sahibi değil. Sadece kuaförlük değil her sektörde bu böyle olmalı aslında. Ayrıca marka tescil harçlarının da düşürülmesinin firmaları daha çok tescile teşvik edeceği fikrindeyim.

Marka Taklit Cezaları Arttı



556 sayılı kanunda 28 Ocak 2009 tarihinde yapılan yeni değişiklikle taklit veya haksız marka kullanımına 3 yıla kadar hapis ve 2.000.000.TL ’ye kadar para cezası getirildi.

Türkiye ’de tescilsiz marka kullanan 900.000 adet işletme sahibini bekleyen tehlikenin bedeli çok ağır. Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesinin, 556 sayılı KHK’nin bazı maddelerini iptal etmesi nedeniyle doğması muhtemel hukuki boşluğu gidermeyi amaçlayan Kanunla, marka tescilinden doğan hakların kapsamını, marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri ve bu fiillere verilecek cezaları düzenlemeyle ilgili kararı resmi gazetede yayınladı.

Yapılan değişiklik ile aşağıdaki durumlar marka hakkına tecavüz sayılıyor:

a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması.
c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.
d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması


28 Ocak 2009 tarihinde yapılan yeni değişiklikle 556 sayılı kanunda bildirildiği üzere “Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal veya hizmet üreten, satışa arz eden veya satan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” Fikri ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemeleri; Yeni dönem uygulamasına göre taklit mal üreten ve satan kişilere uygulanacak olan 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasının yanı sıra yirmi bin güne kadar adli para cezası olarak ifade edilen cezanın alt sınırının 400.000 TL ‘den başladığını ve bu cezanın yaklaşık 2.000.0000. TL ye kadar değişebiliyor. Bu cezalar ; yakalanan taklit mal miktarına, yakalanan kişilerin daha önce aynı suçtan yargılanıp yargılanmaklarına göre, malın değerine ve markaya verilen zarara göre değişebilir.

Yeni kanunla “ İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması” da marka hakkına tecavüz sayılıyor ve markaların internet ortamında da korunması sağlanıyor.

Türkiye ’de marka tescil etme yetkisine sahip tek kuruluş Türk Patent Enstitüsü ‘dür, Dolayısı ile Enstitünün verilerini değerlendirdiğimizde bu gün ülkemizde bir veya birden fazla marka tescili yaptırmış firmaların sayısı 300 bini buluyor. Buna karşılık Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin verilerine Türkiye’deki firma sayısı 1.200.000 adet civarında olduğuna göre halen 900.000 adet firmanın henüz marka tescilinin olmadığı anlaşılıyor. Diğer bir değişle 900.000 adet firma tescilsiz marka kullanıyor.

Bu nedenle artık firmalarımızın , bir malı üretir ve satarken marka tescili konusunda daha hassas davranmaları, eğer üretici değil satıcı ise , satacakları ürünlerin mutlaka tescilli markalar olmasına dikkat etmeleri, taklit ürün satmamaları kendi menfaatlerine uygun olacaktır. 1000 Tl. lık taklit bir ürün satıp , 200 TL kar edeyim derken onbinlerce tl ceza almaları sözkonusu olabilir .
Taklitçiliğe hayır, markalaşmaya evet diyoruz.
Saygılarımla,

23 Ekim 2010 Cumartesi

Köfte Bahane, Mobilya Şahane


SADULLAH ORGAN
09-10-2010
İnegöl Mobilyası Tanıtım Grubu(İMTG) Başkanı Ahmet Güleç, mobilyada nicel büyüme değil, nitel büyümenin daha önemli olduğunu belirterek, `Daha çok çalışırsak, Avrupa`nın mobilya üssü oluruz` dedi.

5 Ekim 2009 tarihinde ‘İnegöl Mobilyasını Geleceğe Taşımak` sloganı ile kurulan İnegöl Mobilyası Tanıtım Grubu (İMTG), Hotel Angelacoma`da düzenlenen toplantıda bir yılda yapılan çalışmaları değerlendirdi.

Tanıtım Grubu Başkanı Ahmet Güleç, iyi niyetli olarak gelen önerilere her zaman açık olduklarının altını çizerek, İnegöl`ün,
mobilyanın fikir lideri olduğunu söyledi. İnsanların, bir şeyi geliştirme konusunda verdiği mücadelenin, alternatif gösterilmeden eleştirilir hale getirildiğini belirten Güleç, `Bir yıl önce Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi ile bir araya gelerek mobilyanın daha çok tanıtılması ve geliştirilmesi konusunda bir çalışma yapmak için toplantı gerçekleştirmiştik. Toplantının ardından bütün mobilyacıların olduğu bir iftar yemeğinde iki konuya dikkat çektik. Birinci çalışmamız reklamla ilgiliydi. İkincisi ise alternatif bir fuar düzenleyip, fuardan iskonto alınmasıydı. İki konudan, reklam konusu kabul edildi. Çünkü 20 yıldır reklam yapamadık. Sonrasında İnegöl Mobilyası Tanıtım Grubu kuruldu. Yönetimimizde bir kaç mobilyacı olmasına rağmen, mobilya işiyle uğraşmayanların performansı, İnegöl`de bu konuda çok şeyin yapılacağı sinyalini verdi. Bu güne kadar 30 toplantı yaptık. Reklam ajansları ile görüşmeler yaptık. Sonrasında bütçe kurma konusunda çalışmalar gerçekleştirdik. O zaman İTSO`dan 150 bin ve belediyeden 150 bin lira olmak üzere bize taahhüt edilen 300 bin liradan başka bütçemiz yoktu. 3 bin 200 uçuşun yer aldığı Skylife dergisinde reklamımız var. Uzak doğu uçuşlarının çoğunu THY yapıyor. İnegöl mobilyası tanıtılıp, güçlendiğinde, mobilyacıda güçlenecek ve medyaya da bütçe ayıracağız. Mobilyacısının güçlenmesi demek, İnegöl`ün güçlenmesi anlamına geliyor` dedi.

NİTEL BÜYÜME ÖNEMLİ.....

Mükemmelliğin bir sonuç değil, süreç olduğunu ileri süren Güleç, bu sürece nerden başlanıldığının önemli olduğunu vurguladı. Güleç, İnegöl`ün genel anlamda mobilyasının gelişmesinde, nicel değil, niteliksel böyümenin önemli olduğunu öne sürdü. Güleç, `İbadetin azda olsa sürekliliği makbuldür. İnegöl, mobilyanın fikir lideridir. Bu liderliğimizin, 2. OSB`nin bitmesiyle beraber kapasite liderliğine dönüşeceğini düşünüyoruz. Daha çok çalışırsak, Türkiye`nin değil Avrupa`nın mobilya üssü oluruz` diye konuştu.

`Köfte Bahane Mobilya Şahane` sloganının hep olumlu tepkiler aldığını bildiren Güleç, şunları kaydetti:
`Köftemizde reklam oluyor, mobilyamızda. Biz bu sloganı, ‘Çay kahve bahane, sohbet şahane` sözünden aldık. Yani sonuçta bir kahve içmenin kırk yıl hatırı vardır. Köftemizin de mobilya ile değeri vardır. Köftemizin imajı mobilyamızla yarışır niteliktedir. İki önemli değerimizin, tek reklamda bulunması bizim için bir fırsattı. Yıllar içerisinde, İnegöl`den geçenler ya durup köftesini yedikten sonra mobilyasına bakmıştır ya da mobilyasına bakarken köfte yemeden gitmemiştir`

Cem Taşkıner
07.10.2010 / 23:49:52
Önceki gün Angelecoma Otel’de Mobilya Tanıtım Grubunun 1 yıllık değerlendirme toplantısına katıldım. Yerel basınla bir araya gelen İnegöl Mobilyacıları, yaptıklarını çalışmaların yanı sıra eleştirilere de cevap verdiler. Zaten Ahmet Güleç konulmaya başladığında meşhur resim yapma hikâyesi ile başladı. Çarşı ortasına sergileyip beğenmediğiniz yerleri karalayın dediğinde herkesin karaladığı, beğenmediğiniz yerleri düzeltin dediğinde de hiç kimsenin elini sürmediği o hikâye. Konuşmasının ardından ben ilk olarak söz aldım ve 3 soru sordum. Biri web sitesi ile ilgiliydi. Açıkçası 1,5 milyon TL harcayan bir tanıtım grubundan daha estetik bir site beklerdim dedim –ki hala aynı noktadayım- İkincisi ‘Köfte Bahane, Mobilya Şahane’ sloganından dolayı herhangi bir tepki alınıp alınmadığıydı. Olumlu tepki aldıklarını ifade ettiler. Tam tersini düşünün ‘Mobilya Bahane, Köfte Şahane’ denilerek bir reklam yapılsa, köftecilerin İnegöl köftesini böyle tanıttıklarını görseniz rahatsız olmaz mısınız diye de sordum. Bir taşla iki kuş vurulduğunu ifade ederek rahatsızlık yok dendi. Son olarak da Bursaspor’a forma reklamı ile alakalı konuyu gündeme taşıdım. Çok yüksek maliyetli olduğunu, Türk Hava Yollarının dahi 3 milyon dolarlık fiyata olur vermediğini ifade ettiler. Ben web sitesi konusunda hala ısrarla www.inegolmobilyasi.com.tr adresindeki tasarımın çok ama çok basit olduğunu savunuyorum. Görsellik açısından bir kere daha bakın ve değerlendirin. İkincisi köfte bahane, mobilya şahane ifadesinden tatmin olduğumu ifade edebilirim. Bursaspor konusu ise sanırım esnaftan para toplamakta sıkıntı yaşayan grubun, bir de bu miktarı daha üst noktalara taşıma imkanı yok gibi. Ben Mobilya Tanıtım Grubunun çalışmalarını büyük beğeni ile izliyorum. Güzel bir çalışma yapılıyor. Zaten olması gereken de bu. Son eklemem de şu, İnegöl dışındaki yerel gazeteleri düşünün derim. Haber Yorum’dan Ümit Karaş’ın bu önerisi bence gayet mantıklı. Hem maliyet açısından da daha düşük olur.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Bir markaya isim vermek


Marka Yönetimi
Bir markaya isim vermek

İster büyük bir kurum olsun ister küçük bir mağaza, ister bir hızlı tüketim ürünü olsun ister bir ara mal, ister bir fabrika olsun ister bir hizmet firması, ister bina olsun ister proje, ister film olsun ister kitap, ister yarışma olsun ister web alanı, bir ticari varlığa isim vermek hiç kolay değildir ve kolay da olmamalıdır.

Ticari varlıklarımıza/değerlere isim verirken genellikle çok düşünmeyiz. Halbuki markalaşmak, sürekli büyümek ve yüzyıllara meydan okuyan bir değer yaratmak istiyorsanız, isim seçerken çok iyi düşünmeniz ve karar vermeniz gerekir.

Her marka, ilgi görmek, hatırda kalmak, bilinir olmak, müşterinin ilk tercihi olmak için yola çıkar. İyi bir marka ismi bulmak, markalaşmanın en önemli parçalarından biridir. Doğru marka ismi sizi rakipleriniz karşısında maça 1-0 önde başlamanızı sağlar.

“İyi bir marka ismi nasıl olmalıdır” sorusunun literatürdeki cevaplarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

Telaffuzu kolay olmalı, kulağa hoş gelmeli, kolay anlaşılır olmalı, sesli ve sessiz harflerin yan yana gelmesinden oluşmalı, yazılması kolay olmalı

Bellekte kolaylıkla yer edinebilecek ilginçlikte olmalı, çarpıcı ve dikkat çekici olmalı

Rakiplerin adlarına benzememeli. Başka sektörden adlara da benzememeli.

Nadir olmalı

Türkçe karakterler içermemeli, az heceli olmalı

Hiçbir dilde kötü ve ters anlam içermemeli

Negatif olmamalı

Tescili ve alan adı müsait olmalı

Ürünün yararlarını öne süren bir içeriğe veya anlama sahip olmalı, ürünün niteliklerini düşündürmeli, hedef kitlede doğru çağrışım yapmalıdır.
hedef kitlenin değer yargılarına ters düşmemelidir.

Kategori ile ilgili olmalı, yapılan işle uyumlu olmalı

Yarar içermeli

Piyasadaki markaları yukarıdaki kriterlere göre puanlandıracak olsak bir çoğu sınıfta kalırdı. Elbette, sınıfta kalanların bazılarının bilinirlikte ve satışta başarılı olduklarını görürdük. Bu başarı için çok bedel (sermaye, emek, zaman vb…) ödediklerini de tahmin edebilirsiniz. Doğru marka ismi sizi hedeflerinize daha kolay ulaştıracaktır.



Doğru ismi bulmak için, bilinçli firmalar şirket içinde çalışma grupları oluşturmaktadır. Reklam ve halkla ilişkiler ajanslarını çalıştırmaktadırlar. Interbrand, Landor gibi Branding (kurumsal kimlik) ajanslarını tutmaktadırlar. Marka tescil firmalarından öneriler istemektedirler. Marka danışmanlarının görüşlerini almaktadırlar.

Bazı firmalar isim önerileri bulmak için çalışanların veya müşterilerin veya halkın katıldığı yarışmalar düzenlemektedir.


İsim önerileri getiren yazılımlar bile mevcuttur. Söz konusu yazılımlara gerekli bilgileri girdiğinizde bir tuşa basarak binlerce isim önerisi alabilmektesiniz. Bu tip yazılımlar marka tescil şirketlerinde mevcuttur.

Birinci Aşama

Öncelikle isim vereceğiniz ticari değerin; tanımı, müşteriye sunduğu faydası, vizyonu, hedef kitlesi, konumlandırması, kişiliği nedir, net bir şekilde belirleyin. İsim verilecek şeyi (firma, ürün, hizmet...) enine boyuna inceleyin. Fiziksel ve duygusal içeriğini araştırın. Müşterilere ne sattığınızı, ne sunduğunuzu, nasıl faydalı olduğunuzu tekrar tekrar düşünün. Varlık sebebinizi netleştirin.

İkinci Aşama

Markaya isim vermeden önce gelecekteki marka mimarinizin şemasını çıkarın. İleride hangi ürünleri üretebilirsiniz, hangi firmaları kurabilirsiniz? Onlara başka bir ad mı vereceksiniz? Alt ürünleriniz/modelleriniz olacak mı? Başka segmentler için de marka yaratacak mısınız? Gelecekte kuracağınız şirketlerin adları ne olabilir? Holdinginize ne ad verirdiniz? Tüm bu ve benzeri sorulara cevaplar üretmeden isim bulmaya kalkışmayın.


Üçüncü Aşama

İsim önerileri bulmadan önce yapmanız gerekenler.

· İsim bulmaya çalışmadan önce direkt ve endirekt rakiplerinizin listesini çıkarın. Bu rakiplerin alt, üst ve yan markalarının listesini de çıkarmayı unutmayın.

· İşinizi tanımlayan kelimeler, kavramlar, söylemler, sloganlar bulun. İşinizle alakalı terimler, kelimeler, kavramlar, cümleler bulun.

· Bunları bir tahtaya yazın veya post-it’lere yazarak duvara yapıştırın.


Dördüncü Aşama

Şimdi isim önerilerininiz liste halinde sıralayın. Hiçbir önerinizi elemeden yazın. Öneriler üzerinde tekrar düşünün ve yeni öneriler bulun. İsim önerileri için şu kaynaklardan yararlanın; İnternete bağlı bilgisayar, Ansiklopedi, Dil Sözlükleri (Türkçe, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince), Mitoloji Sözlüğü, Deyimler sözlüğü, Atasözleri sözlüğü, Kavram sözlükleri… Başkalarından isim önerileri isteyin. (Onlara brief vermeyi unutmayın. Önerileri elemeden yazın)



Önemli Not: İsim önerileri listesi oluşturma işini beyin fırtınası, beyin haritalama, yarışma, anket gibi yöntemlerle de yapılabilirsiniz.

Beşinci Aşama

Yüzlerce öneri içeren listeyi harf sırasına göre sıralayın. Rakiplerinizi çok andıranları eleyin. Uluslar arası uygunluğu olmayanları eleyin. Kalan isim alternatiflerinden fonetik, semantik ve tipografik açılardan uygun olmayanları eleyin. (Marka adının ses özellikleri, anlam özellikleri ve yazıya dönüştüğündeki görünüm özellikleri önemlidir.) Fonetik eleme için isim önerilerini yüksek sesle okuyun. Kulağa hoş gelmeyenleri, telaffuzu zor olanları eleyin. 4 heceden fazla olanları eleyin. Semantik eleme için sözlük ve Google kullanın. Anlamı olumsuz ve argo olanları ve işin özünden uzak isimleri eleyin. Tipografik eleme için logo yapımına uygun olup olmadığına bakın. Yan yana 3 ve daha fazla sessiz harf veya sesli harf içerenleri eleyin. Şimdi short-list’iniz hazır. (En az 20 isim önerisi içermelidir)

Önemli Not: Beğenmediklerinizi veya çok farklı bulduklarınızı elemeyin. Bekleyin.


Altıncı Aşama

Kısa listedeki isimlerin tescil durumlarını araştırın. (Bu araştırma için www.turkpatent.gov.tr sitesini kullanabilirsiniz) Tescilli olanları eleyin. Kalanların alan adlarını araştırın. (.com, .com.tr, .net veya .biz adreslerinden en az biri boş olanlar kalsın, diğerlerini eleyin.) Elinizde en az 5 isim kalmış olmalı.

Önemli Not: 5 isimden daha az kaldıysa, dördüncü aşamaya geri dönün ve yeni isim önerileri bulun.

Yedinci Aşama

Bu 5 isim için etrafınızın (yaklaşık 20 kişinin) görüşünü alın ve isim önerilerinizi 3’e indirin. Bu kişiler arasında üst düzey yöneticileriniz de olsun. Anket veya beyin fırtınası yöntemini kullanabilirsiniz.

Önemli Not: Görüşünü aldığınız kişilere elenen isimlerin listesini de (eleme nedenlerinin de yazılı olduğu) vermenizde fayda var.


Sekizinci Aşama

3 alternatiften birini seçmek için hedef kitlenizin görüşünü alın. Bunun için araştırma şirketi kullanın. Veya siz karar verin.



Önemli Not: Bir marka adı, pazar ve müşteri araştırmaları sonucunda netleştirilmelidir.



(Siz de bu aşamaların hakkını verirseniz iyi bir isim bulabileceğinizden emin olabilirsiniz.)



Günümüzde bir numaralı sorun, ticari varlığınız için kullanabileceğiniz bir adın var olup olmadığıdır. Yeryüzündeki şirket sayısı 200 milyon, tescilli marka sayısı 40 milyonun üzerindedir. Sizin aklınıza gelen bir isimin başka bir girişimci tarafından kullanılıyor olması ihtimali çok yüksektir. Standart bir sözlüğün sözcük sayısı yaklaşık 100 bindir. Türkçe, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Latince sözlüklerini üst üste koysanız size 1 milyon kelime ancak sunar. Ki bu sözlüklere sizden önce bakıp bu 1 milyon kelimeyi kullanan epey bir girişimci olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim.



Genelde girişimciler bir markaya isim verirken kendi soyadlarını kullanmayı severler. Şirket ve marka isimlerine aile isimlerinin verilmesi sadece Türkiye’de değil, bütün dünyadaki aile yönetimi ağırlığı olan şirketlerde görülmektedir. Örnek: Disney, Toyota, HP (Hewlett-Packard), Benetton, Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Doğan



Bana sorarsanız, asla hiçbir ürününüze ve/veya hizmetinize aile adınızı vermeyin. Bu markalama stratejisi sayesinde, söz konusu şirketlerden birini sattığınızda veya kapadığınızda elinizde kalan şirketleri/markaları olumsuz etkileme ihtimalini ortadan kaldırmış olursunuz. Üstelik aile adını verdiğiniz markayı gelecekte iyi fiyata satamayacağınızı unutmayın.



İlk şirkete aile adını vermeniz durumunda dahi, sonradan kurduğunuz şirketlerin adını farklı koymanız daha doğrudur. Tüm şirketleri bir arada toplayan ana şirket (holding) oluşturmaya karar verdiğinizde aile adınızı kullanabilirsiniz. Bu durumda aile adına sahip şirketlerin adlarını değiştirmeniz daha uygun olacaktır.



Birden fazla iş kolunda şirkete sahip olmayı amaçlayan bilinçli iş adamları genellikle soyadlarını kurdukları şirketlere ve ürünlere vermezler. Böylece aynı markaya sahip bir sürü şirket ve ürün ortaya çıkmamış olur. Soyadlarını ileride kuracakları “Holding” benzeri ana şirkete saklarlar.



Farklı alanlardaki şirketler için birbirinden farklı isimler bulmak Marka Mimarisi açısından uzun vadede daha doğru bir markalama stratejisidir.


İsim vermek için sözlükleri kullanamıyorsak, soyadımızı kullanamıyorsak, markalar için sözcük bulamaz hale gelmemiz uzak değildir, diye düşünüyor olabilirsiniz. Merak etmeyin. Yaratıcı düşünce isim bulma zorluğunun da üstesinden kolayca gelebilmektedir.


KAYNAK: Murat ŞAYLAN

19 Ekim 2010 Salı

Büyük beden markası Thinkplus, yüzünü buldu


Ölçüsüz güzellik sloganıyla yola çıkan ve Türkiye’nin ilk ve tek e-büyük beden markası olan Thinkplus, internet üzerinden gerçekleştirdiği yarışma ile markanın yüzü olacak yeni modelini seçti. Yarışmanın birincisi seçilen Tülay Topaloğlu‘na kazandığı hediyelerin yanı sıra, modellik yolu da açılmış oldu.


Thinkplus Yüzünü Arıyor Yarışması
KURUMSALHABERLER , 01.10.2010 -- Thinkplus markasının internet üzerinden düzenlediği ve 600’ün üzerinde katılımın olduğu ‘Thinkplus Yüzünü Arıyor’ yarışmasında birinci belli oldu. Adaylara internet üzerinden verilen oylar ilk 10 kişiyi belirlerken jüri üyeleri 29 Eylül gecesi düzenlenen yemekte bu 10 kişi içerisinden ilk üçe karar verdi. Yarışmada birinci seçilen Tülay Topaloğlu internet üzerinden yapılan oylamada da en yüksek oyu almıştı. Yarışmada ikinci seçilen isim Dilara Özgören olurken üçüncülük Melek Sultan Özkahraman’ın oldu.

Muhteşem ödüller
Thinkplus Yüzünü Arıyor yarışması sonunda birinci seçilen Tülay Topaloğlu 2 kişilik Paris seyahati kazandı. İlk üçe giren adaylar modellik dersleri sonrası Thinkplus mankenliğini yapma fırsatı yakalarken yarışmada en çok oyu alan ilk 10 kişiye MP3 çalar hediye edildi.

Akaretler Der Die Das’ın sıcak ortamında yenen samimi yemek sonrasında jüri tercihlerini açıkladı. Gecede tüm adaylar ve jüri kaynaşırken, katılımcılar bolca sohbet etme fırsatı yakaladı.

Thinkplus firma sahibi Selim Onan geceyle ilgili şu yorumda bulundu: “Bu gece burada katılımcılarla bir araya geldiğimiz için çok memnun olduk. Türkiye’de büyük beden giyim konusunda hem çeşitlilik hem de kalite anlamında ciddi sıkıntılar var. Biz Thinkplus olarak bu konulara çözüm getirmek ve alternatifleri artırmak için yola çıktık. Firma olarak büyük beden model bulmakta da zorlanıyoruz. Bu sebeple bu yarışmayı uygulamaya koyduk ve birlikte çalışacağımız modelimizi internet sitemiz aracılığıyla seçelim istedik. Bu gece büyük beden modelliği konusunda ilk adımlarını atan adaylarımızı önümüzdeki günlerde Thinkplus kataloglarından takip edebilirsiniz.”

18 Ekim 2010 Pazartesi

"Arda Turan" artık bir marka


"Arda Turan" artık bir marka

Hakan Şükür ve Hidayet Türkoğlu'ndan sonra Galatasaraylı futbolcu Arda Turan da markasını tescil ettirdi. TPE'ye başvuran Turan, tescil işleminden sonra parfümden, tişörte kadar birçok üründe markasını kullanacak.
Son günlerin özel hayatıyla popüler isimlerinden Galatasaraylı futbolcu Arda Turan markalaştı. Türk Patent Enstitüsü'ne (TPE) başvuran Arda, ismini markalaştırdı. Ünlü futbolcu, tescil işleminden markalaşmanın avantajlarını yaşayacak, parfümden tişörte kadar uzanan yelpazede markasını kullanabilecek. Sinem Kobal'la beraberliği gündemden düşmeyen Arda'dan önce Hakan Şükür, Hidayet Türkoğlu, Özcan Deniz, Şahan Gökbakır'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda isim markalarını tescil ettirmişlerdi.

BAŞVURU 85 BİNİ BULACAK
Marka başvurularında 2010 yılının ilk altı aylık diliminde önemli bir artış oldu. Yerli marka başvuruları geçen yılın aynı dönemine göre yüz 24 oranında arttı. Başvuruların bu hızda yürümesi halinde yıl sonunda başvuru rakamının 85 bine dayanması bekleniyor. Marka başvurularında son birkaç yıldır Avrupa'da Fransa ve Almanya'nın ardından üçüncü sırada yer alan Türkiye'nin 2010 yılı sonunda bu ülkeleri yakalaması bekleniyor.

ÜÇ ALANDA İKİ İL ÖNDE
En çok patent, marka ve tasarım başvurularının yapıldığı illere bakıldığında her üç alanda da İstanbul ve Ankara ön plana çıkıyor. 2010 yılının ilk altı ayında İstanbul, Ankara, Bursa, Konya, İzmir patent başvurusunda bulundu. Marka başvurusu yapan iller İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya oldu. Endüstriyel tasarım başvurusu ise İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir ve Kayseri'den yapıldı.

Toptan yumurta fiyatları artıyor.


Türkiye’nin önemli yumurta üretim merkezlerinden Kayseri ve Afyonkarahisar’ın Başmakçı ilçesinde toptan yumurta fiyatları bu hafta da arttı.

Kayseri Tavukçuluk ve Yumurta Üreticileri A.Ş (KAYTAŞ) Genel Müdürü Ahmet Behiç Salt, beş haftadan beri artan yumurta fiyatlarının, bu hafta da yükseldiğini söyledi.

Kayseri’de toptan yumurta fiyatları kuruş olarak şöyle:

YUMURTA GEÇEN HAFTA BU HAFTA

Sarı Duble 15,6 15,8
Sarı Anaç 15,4 15,7
Beyaz Duble 15,6 15,8
Beyaz Anaç 15,4 15,7
Yeni Anaç 14,5 14,7
Yarka 13,3 13,5
Piliç 11,7 11,9
Kılavuz 10,5 10,7
Kayseri’de market ve bakkallarda yumurtanın tanesi 20 kuruştan satılıyor.

Afyonkarahisar’ın Başmakçı İlçesi’nde toptan yumurta fiyatları arttı. İlçede duble, eski anaç, yeni anaç, yarka yumurta fiyatları yükseldi, piliç ve klavuz ise aynı kaldı.

Afyonkarahisar’ın Başmakçı İlçesi’nde toptan yumurta fiyatları (Kr) şöyle:

YUMURTA GEÇEN HAFTA BU HAFTA

Duble 14,00 14,50
Eski Anaç 14,00 14,50
Yeni Anaç 13,00 13,50
Yarka 12,00 12,50
Piliç 10,50 10,50
Kılavuz 9,50 9,50
Afyonkarahisar bakkal ve marketlerinde ise yumurta 17-18 Kuruş’tan satılıyor.

İnegöl Mobilya Tanıtım Grubu: Sektörde Fikir Lideriyiz


İnegöl mobilyasını dünyaya tanıtmak amacıyla oluşturulan İnegöl Mobilya Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, İnegöl mobilyacılarının sektörde fikir lideri olmaya başladığını söyledi.
Ahmet Güleç, Angelacoma Otel'de düzenlenen toplantıda, İnegöl Mobilya Tanıtım Grubu'nun bir yıllık çalışmalarının sonuçlarını değerlendirdi. Güleç, bu süreçte amaçlarına ulaştıklarını kaydetti.

Mobilyanın geleceğinin daha güzel olması için bir araya geldiklerini dile getiren Ahmet Güleç, şöyle konuştu: "İnegöl halkının büyük çoğunluğu geçimini mobilyadan sağlamaktadır. İnegöl Mobilya Tanıtım Grubu'nun işi mobilyanın tanıtımını yapmaktır. Arkasında tüm STK'lar vardır. Bu destekle biz İnegöl'de istenilen her şeyi marka yapabiliriz. Bu işte herkes özveriyle çalışıyor. Her türlü tavsiyeye açığız. Tanıtım adına bütçeye ihtiyacımız var. İşadamı Mehmet Yıldız, Kastamonu Entegre bu konuda büyük destek sağladı. Tanıtım için sadece mobilyacıdan destek istemedik. Köftecisinden, kaplıca işletmecisine bu işten nasiplenen herkesten destek istiyoruz."

Avrupa'da mobilya lideri olmaya hazırlandıklarını vurgulayan Güleç, İnegöl mobilyasının reklamlarının bazı kesimleri rahatsız ettiğini savundu.

Tanıtım Grubu Başkanı Güleç, "Medyada güçlenmeden İnegöl mobilyacısının bir yere gelmesi mümkün değil, bunun farkındayız. Mobilyanın güçlenmesi demek, İnegöl'ün güçlenmesi demektir. Bizim çalışmalarımızda hatalarımız olabilir. Bu bir süreçtir. İnegöl'ün büyümesi niteliksel olmalıdır. İzmir, Ankara mobilyacısı İnegöl mobilyacısını örnek almaya başladı. Bu sevindirici bir gelişmedir. Sektörde İnegöl mobilyacıları fikir lideri olmaya başladı." şeklinde konuştu.

KÖFTENİN DE REKLAMINI YAPTIK, ELEŞTİRİLERİMİZ YAPICI OLMALI

'Köfte bahane, mobilya şahane' sloganı ile ilgili eleştirileri de cevaplandıran Güleç, şu görüşleri dile getirdi: "Bu bir atasözünden çıktı. Tam tersine köftenin de reklamı oldu. Bu sloganı İnegöl Ticaret ve Sanayi Odası destekledi. Köftecilerin bu konuda tepkisi yok."

İnegöl mobilyasından çok tanıtım grubunun reklamları ön planda olduğuna dair yapılan eleştiriyi ise Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Özbek cevapladı: "Tüm İnegöl'ün reklam bütçesi sektörde bizimle birlikte aynı işi yapan sadece bir firma kadar bile yok. Lütfen çalışmalarımıza yapıcı olarak eleştiride katkıda bulununuz. Bu tanıtım grubu iyi niyetlerle bir araya gelmiştir. Aksi takdirde öz verili insanların emeğine yazık etmiş olursunuz. Dinamik yapıyı bozmayalım."

İnegöl Mobilyacılar ve Marangozlar Odası Başkanı Özcan Ayhan da, gelinen noktadan memnun olduklarını ifade etti. Ayhan, "Bu işin devamı için sahip çıkalım. Mobilyacılar Marangozlar Odası olarak biz bu işin başından beri varız. Sektörümüze destek olun. Yanımızda olun." çağrısı yaptı.

Pele, adıyla yılda 18 milyon dolar kazanıyor



Pele, adıyla yılda 18 milyon dolar kazanıyor
Brezilyalı eski futbolcu Pele, "Pele'' markasıyla, yılda 18 milyon dolar (12 milyon Euro) gelir elde ediyor.

Brezilya'da yayımlanan ekonomi ağırlıklı dergi IstoE Dinheiro'nun haberine göre, futbol dünyasının efsane ismi Edison Arantes do Nascimento, bilinen adıyla "Pele'', imajıyla dünya genelinde satışa sunduğu ticari ürün ve hizmetlerle yılda ortalama 18 milyon dolar kazanıyor.

30 yıl önce futbolu bırakan Pele, teklif edilen reklam kampanyalarında en fazla iki günlük film çekimine katılıyor ya da fotoğraflarının kullanılmasına izin veriyor. Brezilyalı eski futbolcu, 6 ayla sınırlı olan kampanya başına en az 1,2 milyon dolar (854 bin Euro) talep ediyor. Pele'ye, kampanya çerçevesinde bir basın toplantısı ya da etkinliğe katılması teklif edilirse fiyat yüzde 10 artıyor. BREZİLYA
Şimdi Ara Haber OL
530 274 94 93
Blog'da Yer Almak İçin:İletişim