23 Mayıs 2010 Pazar

BİM en büyük ikinci perakende zinciri


Perakende sektöründe rekabetin hız kazandığı, marketlerin müşterileri etkilemek için değişik yöntemlere başvurduğu bir dönemde, 1995′te yeni bir isim daha dahil olmuştu yarışa. Mağazaları, ne iç ne de dış görünümüyle tüketicinin kafasındaki market imajına uyuyordu.

Diğer market zincirleri gibi, adının yazılı olduğu dikkat çekici bir tabelası bile yoktu. İçi de de tıpkı dışı gibi sönüktü. Zaten az sayıda olan ürünler, tezgahlara yerleştirilmemiş, karton kolileriyle birlikte üst üste yığılmıştı. Ve o market zinciri, uluslararası denetim şirketi Deloitte’un geçtiğimiz günlerde açıkladığı “Dünyanın En Büyük 250 Perakende Şirketi” sıralamasına, 3.3 milyar dolarlık satışıyla 241′inci sıradan girmeyi başaran BİM’di. Üstelik 2008′de mağaza sayısındaki yüzde 32′lik artışla, en hızlı büyüyen dokuzuncu perakende şirketi olmayı da başardı.

Ipsos KMG’nin araştırmasına göre, BİM hızlı büyümesiyle tüm dönemlerde en çok market ve bakkalları etkilemiş durumda. Şirket, hemen hemen tüm dönemlerde ulusal marketlerden büyük oranlarda pazar kapmayı başarıyor. 2009 yılının 9 aylık bilanço verilerine göre, BİM 3 milyar 908 milyon lira satışla Türkiye’nin en büyük ikinci perakende zinciri, ilk sıradaki Migros’un satışları ise 4 milyar 251 milyon lira. Ancak kârlılık açısından BİM, Migros’u aşağı yukarı ikiye katlamış durumda. BİM’in 2009′un ilk dokuz ayında elde ettiği vergi öncesi kâr, 204 milyon TL. Migros’unki ise 120 milyon TL. Üstelik BİM bu kârlılığa perakende sektörünün en düşük satış kârlılığı ile çalışan şirketi olarak ulaşmış durumda. Brüt satış kârlılığı yüzde 17.9. Aynı oran örneğin Carrefour’da 23.15, Migros’ta 25.1, Tesco’da 26. Dahası BİM bütün gelirlerini faaliyetlerinden sağlıyor, faaliyet dışı geliri yok denecek kadar az, toplam cirosunun yüzde 0.33′ü.

Şirketin başarısının sırlarından biri de tedarikçileriyle kurduğu ilişki… İlk günden itibaren bir yandan müşteri tarafında çeşitliliği sağlamak için uğraş verirken bir yandan da tedarikçileriyle kurduğu ilişkide bir farklılık yaratma çabası içine girdi. Tedarikçilerle olan ilişkisini, bir satın alma ilişkisinden öte adeta iş ortaklığı üzerine kurdu. Öyle ki ürünün mağazadaki nihai satış fiyatı bile tedarikçi ile birlikte belirleniyordu kimi zaman. Rakip şirketler genelde tedarikçiden ürünü aldıktan sonra her türlü masrafı da tedarikçiye fatura ediyor, ürün satmadığında da anında raftan indiriyordu. Oysa BİM tedarikçisinden raf parası bile almıyordu. Sadece fiyatlarını düşük tutulmasını istiyordu. Buna karşı da miktar olarak daha fazla ürün satmayı vaat ediyordu. İşte bu çalışma biçimi, BİM’i tedarikçilerin de en çok çalışmak istediği perakende şirketi konumuna getirdi.

Neredeye kadar?

Peki mağaza yatırımlarına aynı hızla devam eden BİM, bundan sonra ne yapar? Gedik Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Yunus Kaya, bundan sonra mağaza yatırımlarına devam etse bile BİM’in iş hacmini eskisi kadar yüksek oranlarda artıramayacağını düşünüyor: “BİM her gün bir mağaza açmaya devam ediyor ama bu yeni mağazaların çoğu yeni bir potansiyel yaratmıyor. Eğer aynı bölgede iki mağazasının yakınına üçüncü bir mağaza daha açtıysa, diğer iki mağazanın potansiyelinden çalmış oluyor. Şirket bu nedenle yurt dışında yatırım olanakları arıyor.

Hissedarlar değişse de sistem aynı

BİM’in kuruluşundan sonra şirkete birçok hissedar girip çıktı. Şirketin kurucusu Aziz Zapsu, 1999′da uluslararası yatırım bankası Merill Lynch ve Bank America International Investment’ı BİM’e ortak olarak aldı. Daha sonraki yıllarda Aziz Zapsu çekildi, Topbaş ailesi, Kuveytli yatırımcılar Abdulrahman A. El Khereji, Zuhayir Hamed Fayaz ve Albaraka Türk, yeni hissedarlar olarak şirkete katıldılar. 2005′te de şirketin yüzde 54′ü halka açıldı. Ama bütün bu hisse değişimleri, yeni ortaklıklar BİM’in stratejisinde değişikliğe yol açmadı. Mağaza yatırımları aynı hızla devam etti, ürün çeşitliği aynı kaldı, mağaza konseptleri hiç değişikliğe uğramadı… Perakende danışmanı Ralf Arditti, sistemi başarıyla oturtan eski CEO’nun bunda büyük payı olduğunu düşünüyor: “Ortaklar geldi, ortaklar gitti… Hisseleri el değiştirdi. Ama şirket bütün bu değişiklikten hiç etkilenmedi. Bunun nedeni Jos Simons’tur. Yeni ortaklar da ona güvendiler. Bu iş dünyasında çok sık görülen bir durum değildir.”

Perakende sektörde neler oluyor?

Bir çok perakende markası, İnternet ortamında sosyal topluluk ağlarının avantajlarını değerlendirmeye başlamış görünüyor. Alternatif perakende kanallarına sahip markalar e-ticaret becerilerini geliştirmeye çalışırken, online satışlar hala toplam cironun çok küçük bir yüzdesini oluşturuyor. En büyük 100 perakendecinin gelirleri içinde internetten satışların payı toplam satışların ancak %6,6’sına ulaşıyor. FMCG perakendecilerinde ise online satışların payı %0,9 gibi çok düşük bir düzeyde görünüyor.

Gelişen pazarlarda faaliyet gösteren perakende zincirleri kendi bölgelerinde öne çıkmaya başlarken, birçoğunun rakipleriyle küresel pazarlarda mücadele edebilecek bir konuma geldiği ifade ediliyor. Bu tip markalar açısından bir sonraki adım bölge ülkelerine yatırım yaparak kendi coğrafyalarında büyümek olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şimdi Ara Haber OL
530 274 94 93
Blog'da Yer Almak İçin:İletişim